Konular 6
NOT: KONULAR AYRAÇ İLE AYRILMIŞTIR.

1) Future Perfect Tense / Part 1 / İngilizce'de gelecekte belli bir tarihe kadar bitirilecek olan bir olayı anlatan Gelecek Zaman - 1.Bölüm
Future Perfect Tense / Part 1
İngilizce'de gelecekte belli bir tarihe kadar bitirilecek olan bir olayı anlatan Gelecek Zaman - 1.Bölüm

Future Perfect Tense / İngilizce'de gelecekte belli bir tarihe kadar bitirilecek olan bir olayı anlatan Gelecek Zaman - 1.Bölüm

İngilizce'de Future Perfect Tense konuşulan andan, gelecekteki belirli bir zamana kadar geçen süre içinde yapılacak olan işleri anlatır. Yapılacak olan işin, ilerideki belli bir zamana kadar bitirilecek olması önemlidir. Yani işin ne zaman yapılacağı belli değil, ne zamana kadar yapılıp bitirilmiş olacağı bellidir. 

“Future Perfect Tense” cümleler “Present Perfect Tense” cümledeki özne ile yardımcı fiil “have” arasına ikinci bir yardımcı fiil olan “will” eklemek sureti ile yapılır.  

I have written.          (Present Perfect Tense)
Yazdım.  (Yazmış bulunuyorum.)  

I will have written.      (Future Perfect Tense)
Yazmış olacağım.  

 
Özne

1.yardımcı fiil

2.yardımcı fiil

Asıl fiilin 3.şekli

I

will

have

written.

Yazmış olacağım.
 

I will write a letter to my father next Sunday.
Babama gelecek Pazar bir mektup yazacağım.

Burada konuiulan an, diyelim ki Çarşamba ise mektubu Pazar günü yazacağım demektir. Yani kesinlikle Perşembe, Cuma, Cumartesi yazmam söz konusu değildir. Bu “The Future Tense” bir cümledir.  

“Future Perfect Tense” de ise bana bir süre tanınmıştır. O süre Pazar günüdür. Ve ben istersem konuştuğum an olan Çarşamba günü, konuştuktan sonra mektubumu yazar bitiririm. İstersem Perşembe günü yazarım veya Cumartesi günü yani bana tanınan sürenin sonunda yazarım. Fakat işi tanınan süre içinde tamamlamış olurum. İşte “Future Perfect Tense”in özelliği budur.   

I will have written a letter to my father by Sunday.
Pazara kadar babama bir mektup yazmış olacağım.   

We will have learnt English by June.
Biz Haziran’a kadar İngilizce’yi öğrenmiş olacağız.  

Ayşe will have come here by five o’clock.
Ayşe saat beşe kadar buraya gelmiş olacak.   

Tom will have finished his exercises by the time of the exam.
Tom sınav zamanına kadar eksersizlerini bitirmiş olacak.  

The children will have eaten the cakes by the time you bring the tea.
Sen çayı getirinceye kadar çocuklar kekleri yemiş olacaklar.  

“Present Perfect Tense” te bir işin yapılmış sayılması için tanınan süre konuştuğumuz andır. Yani bir işin sonsuz geçmişten, konuştuğumuz ana kadar yapılıp yapılmadığı önemlidir.   

“ Past Perfect Tense” te bir işin sonsuz geçmişten, konuştuğumuz andan daha önce belirli bir ana veya olaya kadar yapılıp yapılmadığı önemlidir.  

“Future Perfect Tense” te ise bir işin konuştuğumuz andan sonra, gelecekte belirtilen bir zamana kadar yapılmış olacağı veya olmayacağı önemlidir. 

I have painted my room.    (Present Perfect Tense)
Ben odamı boyadım.   

I had painted my room before you came.    (Past Perfect Tense)
Sen gelmeden önce ben odamı boyamıştım.  

I will have painted my room before you come.    (Future Perfect Tense)
Sen gelmeden önce ben odamı boyamış olacağım. 


2) Future Perfect Tense / Part 2 / Gelecek Zaman - 2.Bölüm

Future Perfect Tense / Part 2
Gelecek Zaman - 2.Bölüm

Future Perfect Tense / İngilizcede gelecekte belli bir tarihe kadar bitirilecek olan bir olayı anlatan Gelecek Zaman - 2.Bölüm 

Ali will have come here before Ayşe comes.
Ayşe gelmeden önce, Ali buraya gelmiş olacak. 

He will have finished this by dinner time.
O, bunu akşam yemeğine kadar bitirmiş olacak.  

In two years time we will have travelled all around the world.
İki yıl içinde bütün dünyayı dolaşmış olacağız.  

They will have completed the new bridge by April.
Nisan’a kadar yeni köprüyü bitirmiş olacaklar. 

I will have finished reading your book by the time you arrive.
Sen gelinceye kadar kitabını okumayı bitirmiş olacağım.  

The mouse will have escaped from the kitchen before the cat comes.
Kedi gelmeden önce fare mutfaktan kaçmış olacak.  

I will have spent all my money by the end of the month.
Ay sonuna kadar bütün paramı harcamış olacağım.   

He will have solved his problem by the end of the week.
O, hafta sonuna kadar problemini halletmiş olacak.  

Eğer bir cümlede birden fazla yardımcı fiil varsa, önemli olan birinci yardımcı fiildir ve gerekli değişiklikler onun üzerinde yapılır. Bu sebepten “Future Perfect Tense” cümlelerde 3. Tekil şahıslarda “has” değil “have” kullanılır.  

“Future Perfect Tense”i olumsuz yapmak için, “will” yardımcı fiilinden sonra olumsuzluk eki “not” getirilir. 

He will not have finished eating in five minutes time.
O, beş dakika içinde yemeğini bitirmiş olmayacak.   

They will not have gone to Ankara in six hours time.
Onlar altı saat içinde Ankara’ya gitmiş olmayacaklar.  

Kısaltılmış şekli:

They won’t have cleaned the house in three hours time.
Onlar üç saat içinde evi temizlemiş olmayacaklar. 

“The Future Perfect Tense” soru cümlelerini kurarken de diğer “Future Tense”lerde olduğu gibi “will” veya “shall” yardımcı fiilini başa alacağız ve özne ondan sonra gelecek.  

Will she have cooked the meal until we come home?
O, biz eve gelinceye kadar yemeği pişirmiş olacak mı?

Will you have finished your work by tomorrow?
Siz yarına kadar işinizi bitirmiş olacak mısınız?  

Will she have gone when I arrive there?
Ben oraya vardığım zaman, o gitmiş olacak mı?  

Olumsuz soru,   

Will you not have read this book by tomorrow?
Yarına kadar bu kitabı okumuş olmayacak mısınız?   

Bu şekil genellikle kısaltılmış olarak kullanılır.  

Won’t they have completed the new road by next year?
Yeni yolu gelecek yıla kadar tamamlamış olmayacaklar mı?   

Won’t you have painted your room by Friday?
Cuma gününe kadar, sen odanı boyamış olmayacak mısınız?

 

3) Negative Sentences / Part 1 / İngilizce'de Olumsuz Cümleler - 1.Bölüm

Negative Sentences / Part 1
İngilizce'de Olumsuz Cümleler - 1.Bölüm

Negative Sentences / İngilizce'de Olumsuz Cümlelere Toplu Bakış - 1.Bölüm 

İngilizce'de Negative Sentences (olumsuz cümleler) iki şekilde oluşurlar.

 
  • Şekil bakımından  
  • Anlam bakımından    

Şekil bakımından olumsuzluk, yardımcı fiilden sonra “not” kelimesinin getirilmesi ile oluşan olumsuzluktur.    

 
I can write.
Ben yazabilirim.  
 
I can not write.
Ben yazamam  
 
I am writing
Ben yazıyorum.
 
I am not writing.
Ben yazmıyorum. 

Anlam bakımından olumsuzluklar ise, bazı kelimelerin “no” ile gizli açıkça birleşmesinden meydana gelen kelimelerin, şekil bakımından olumlu olan bir cümleye, olumsuz anlam verilmesi ile oluşmaktadır.   

I went nowhere.
Hiçbiryere gittim. (Yani “hiçbir yere gitmedim”.) 
 
I will drink nothing.
Hiçbir şey içeceğim. (Yani "hiçbir şey içmeyeceğim''.)  

Bu cümleler şekil bakımından olumludur. Fakat anlam bakımından olumsuzdur. 

“No” ile açıkça birleşmiş kelimeler şunlardır. 

nothing     (no thing)
nowhere  (no where)
nobody      (no body) 


“No” ile gizli birleşmiş kelimeler ise şunlardır. 

never
neither
nor
none
 

“No” ve “Not” kelimelerinin bazı özelliklerini inceliyelim.

“No” hem zarf hem de sıfat olarak kullanılır. 

 

4) Negative Sentences / Part 2 / İngilizce'de Olumsuz Cümleler - 2.Bölüm

Negative Sentences / Part 2
İngilizce'de Olumsuz Cümleler - 2.Bölüm

Negative Sentences / İngilizce'de Olumsuz Cümlelere Toplu Bakış - 2.Bölüm 

  • Soru cümlelerine olumsuz cevap verirken, cümlenin başında zarf olarak kullanılır.   
Do you drink coffee every morning?
Her sabah kahve içer misiniz?
 

sorusuna kısaca “no” diye cevap veririz. Veya

“No, I don’t drink” diye devam edilir. Burada “No”, devam edecek cümlenin habercisidir. Yani fiili etkilemektedir. Onun için “Adverb” yani zarftır.  

Dikkat: Bu durumda “No”, daima bir virgül ile ayrılır. Olumlu cevapta “Yes”, de aynı şekilde virgülle ayrılır.  

Are you a painter?
Siz bir ressam mısınız?
 
No, I am not a painter.
Hayır, ben bir ressam değilim.   
 
  • Sıfat olarak “No”, bir ismin başına gelir. Ve cümleyi anlam bakımından olumsuz yapar.  
 
We have no pencil.
Bizim kalemimiz yok.
 
“No” ismi nitelendirdiği için burada sıfattır.  
 

Bu cümlede “no pencil”, aynı “five pencils” gibi bir sıfat tamlamasıdır.  

 
They have no money.
Onların parası yok. 
 
 
He has no cap on his head.
Onun başında şapka yok.  
 

“No” ismin önünde bulunan sıfattan evvel de kullanılır. Yani bir sıfat tamlamasından önce de kullanılabilir.  

 
She has no red apple.
Onun kırmızı elması yok.  

Bunlar gibi “no” ile bağlanmış bütün kelimeler içinde bulundukları olumlu cümlelere olumsuzluk anlamı verirler. 

I have none.
Bende hiç biri var. (Bende hiç biri yok.) 
 
We went nowhere.
Biz hiç bir yere gittik. Yani (Biz hiç bir yere gitmedik.) 

Cümlelerde de görüldüğü gibi cümleler olumlu kurulmuştur, fakat ifade ettikleri anlam olumsuzdur. 

I saw nobody yesterday.
Dün hiç kimseyi gördüm. yani (Hiç kimseyi görmedim.)
 
I bought nothing.
Hiç birşey satın aldım. yani (Hiç birşey almadım.)   
 

Fakat “no” kelimesi miktar belirten bir sıfat olduğu için hiçbir zaman “any, much, many, enough” gibi sıfatlardan önce kullanılmaz. Çünki bu sıfatlar da miktar belirten sıfatlardır ve aynı amaçlı sıfatlardan iki tanesinin arka arkaya kullanılması gereksizdir.

“No” nun tam karşılığı zarf olarak “hayır” sıfat olarak da “hiç”dir. Hiç kelimesi de miktar belirttiğinden hiçbir manasına gelen ve yine miktar bildiren “any” ile kullanılması yanlıştır.  

Is there anything in this room?
Bu odada herhangi birşey var mı?  

Burada dikkat edilecek nokta “anything” ve “nothing”in tekil olduğu ve daima tekil fiil yani “is” alacağıdır. 

Is there anything on the table?
Masada herhangi birşey var mıdır?  
 
Do you have anything in your hand?
Elinizde herhangi birşey var mıdır?  
 
I have some pencils in my hand.
Elimde bazı kalemler var.
 
I have a lot of paper in my hand.
Elimde birçok kağıtlar var.   

“Not” olumlu cümleyi olumsuz yapmak için kullanılır.  

I do not drink red wine.
Ben kırmızı şarap içmem. 

“Not” aynı zamanda “değil” anlamına da gelir. 

I am not hungry.               Not always.                            Not yet.
Ben aç değilim.                 Her zaman değil.                       Henüz değil. 

 

5) Negative Sentences / Part 3 / İngilizce 'de Olumsuz Cümleler - 3.Bölüm

Negative Sentences / Part 3
İngilizce 'de Olumsuz Cümleler - 3.Bölüm

Negative Sentences / İngilizcede Olumsuz Cümlelere Toplu Bakış - 3.Bölüm 
 
İngilizce cümleler:
 
1- Olumlu cümlede olumlu anlam

Some, something, someone, somebody, somewhere

 
2- Olumlu cümlede olumsuz anlam

None, nothing, no one, nobody, nowhere

 
3- Olumsuz cümlede olumsuz anlam
Any, anything, anyone, anybody, anywhere
 
 
Birinci gruba örnek: 
 
I have some money.
Benim biraz param var. 
 
 
I have some friends.
Benim birkaç arkadaşım var.
 
 
İkinci gruba örnek:
I have no money.
Benim hiç param yok. 


Üçüncü gruba örnek:
 
 
I don’t have any money.
Benim hiç param yok. 

He does not have any friend.
Onun hiç arkadaşı yok. 
 
They have something in their pocket.
Onların cebinde bazı şeyler var.

Somebody can go to Ankara
.
Herhangi bir kimse Ankara’ya gidebilir.
 
Nobody can go to Ankara.
Hiç kimse Ankara’ya gidemez.  
 
Will you go anywhere tomorrow?
Yarın herhangi bir yere gidecek misiniz?
 
Yes, I will go somewhere tomorrow.
Evet, yarın bir yere gideceğim.

6) Conditional Sentences / Part 1 / İngilizcede Şartlı Cümleler - 1.Bölüm

Conditional Sentences / Part 1
İngilizcede Şartlı Cümleler - 1.Bölüm

İngilizce'de Conditional Sentences (şartlı cümleler) iki kısımdan meydana gelir. İlk kısım şartı öne süren cümle, ikincisi ise şarta cevap veren cümledir. 

Şartı öne süren cümle: 

If you give me money
Eğer bana parar verirsen

Şarta cevap veren cümle:

I will give you an apple

Sana elma vereceğim  

“If” kelimesi bir “Subordinate Conjuction” (yan bağlar) dır. Bir cümlenin başına geldiği zaman o cümleyi tam cümlelikten yan cümleciğe çevirir.  

You give me money.
Sen bana para verirsin.  

Cümlesinin öznesi var, fiili var, anlamı da tamdır.  

Halbuki,  

If you give me money.
Eğer bana para verirsen, 

Cümlesinde özne var, fiil var, fakat anlam tam değildir. İşte “if” ile bağlı tüm cümleler tek başlarına bir anlam taşımazlar. Onun için bu şartı öne süren cümlenin arkasından, bu şarta karşılık veren bir ana cümle gelmelidir. Bu cümlenin “tense”i (zamanı) “sequence of tenses” (“tense”lerin uyumu) kuralına uygun olmalıdır. 

 

7) Conditional Sentences / Part 2 / İngilizcede Şartlı Cümleler - 2.Bölüm

Conditional Sentences / Part 2
İngilizcede Şartlı Cümleler - 2.Bölüm

Tense'lerin uyumu:   

 
“if” li cümle
Tam cümle

1- Simple Present Tense

Future Tense

2- Simple Past Tense

Conditional

3- Past Perfect Tense

Past Conditional

 

İngilizce’de üç çeşit şartlı cümle bulunur. 

1- Olanak dahilindeki işler için kullanılan "posibble" cümleler.

2- Gerçekleşmemiş işler için kullanılan "unreal" cümleler

3- Gerçekleşmediği gibi, gerçekleşmesi de olanaksız bulunan "impossible" cümleler. 

 
 1-       Possible cümleler:
 

Bu cins cümlelerin ilk kısmı, yani şartı öne süren kısmı geniş zaman (Simple Present Tense) olacak. Fakat ikinci kısmı kesinlikle gelecek zaman ( Future Tense) olacaktır. Türkçe’de bazen ikinci kısım da geniş zaman olur.  

Eğer bana para verirsen, sana elma veririm. Denir 

Halbuki, İngilizce’de ikinci kısım daima gelecek zaman olmalıdır.  

If you give me money, I will give you an apple.
Eğer bana para verirsen, sana bir elma vereceğim. 
 
If I have money, I will go to Paris.
Eğer param olursa, Paris’e gideceğim. 

If you go away, I will miss you.

Eğer uzağa gidersen, seni özliyeceğim.   
 
If you study hard, you will learn English.
Eğer çok çalışırsanız, İngilizce öğreneceksiniz.  
 
If Ahmet gets up very early, he will catch the bus.
Eğer Ahmet çok erken kalkarsa, otobüse yetişecek.  
 
If my father gives me money, I will be very glad.
Eğer babam bana para verirse, çok memnun olacağım. 

Tüm bu örneklerde “if”li cümle “Simple Present Tense”, ikinci taraf ise “Future Tense”dir. Bu konuşma İngilizce’de hep böyledir. Ancak pozitif bilimlerde kesin bir yargı veya kuralı belirtirken iki taraf da “Simple Present Tense” olur. 

If you boil water, it becames steam.
Eğer suyu kaynatırsanız, buhar olur.  

“If” li cümlelerde tüm yardımcı fiilleri “Simple Present Tense” olmak şartıyla kullanabiliriz.  

If I get a ticket, I can go to the theatre.
Eğer bir bilet alırsam, tiyatroya gidebilirim. 
 
If you can find enough money, you can buy a car.
Eğer yeterli para bulabilirsen, bir araba alabilirsin. 
 
If you have got a stamp, you can post that letter.
Eğer pulunuz varsa, şu mektubu postalayabilirsiniz. 

8) Conditional Sentences / Part 3 / İngilizcede Şartlı Cümleler - 3.Bölüm

Conditional Sentences / Part 3
İngilizcede Şartlı Cümleler - 3.Bölüm

2-       Unreal cümleler: 

Şimdi şart cümlelerinin ikinci çeşidini göreceğiz. Bu cümleler “unreal” adını alırlar ve gerçekleşmemiş işler için kullanılırlar. Bu çeşit cümlelerin şartı öne süren ilk kısmı geçmiş zaman “ Simple Past Tense” olmalıdır. İkinci kısım ise “conditional” yani “Future Tense”in bir derece “past”ı olmalıdır.  

 
If you gave me money, I would give you an apple.
Eğer bana para verseydin, sana bir elma verecektim.  
 
Yani,  
 
You didn’t give me money and I didn’t give you an apple.
Sen bana para vermedin ve ben sana bir elma vermedim.  
 
If he went to school he would see his friend.
Eğer o, okula gitseydi, arkadaşını görecekti.  
 
If I had money, I would go to Paris.
Eğer param olsaydı, Paris’e gidecektim.  
 
If you worked hard, you would learn English.
Eğer çok çalışsaydınız, İngilizce öğrenecektiniz.  
 
If I went to Paris, I would send you a postcard.
Eğer Paris’e gitseydim, sana bir posta kartı gönderecektim. 
 
If I were you, I would go to school.
Eğer senin yerinde olsaydım, okula gidecektim. 

Dikkat edilirse burada “I was” yerine “I were” deniyor. Bu şekil “unreal” cümlelerin bir özelliğidir.  

If I were a rich man, I would have a big house.
Eğer zengin bir adam olsaydım, büyük bir evim olacaktı. 

Ayrıca zaman uyumuna bağlı kalmak şartı ile tüm yardımcı fiilleri de bu cümlelerde kullanılabilir.  

If I were a bird, I could fly.
Eğer bir kuş olsaydım, uçabilecektim.  
 
If you were a fish, you could live under water.
Eğer bir balık olsaydın, su altında yaşayabilirdin.  
 
If I were you, I should go to the cinema.
Eğer senin yerinde olsaydım, sinemaya gidecektim.  
 
If you lost your jumper, you would buy another one.
Eğer kazağını kaybetseydin, başka bir tane alacaktın. 
 
If I were happy, I would sing.
Eğer mutlu olsaydım, şarkı söyleyecektim. (söylerdim.) 

9) Conditional Sentences / Part 4 / İngilizcede Şartlı Cümleler - 4.Bölüm

Conditional Sentences / Part 4
İngilizcede Şartlı Cümleler - 4.Bölüm

3-      Impossible cümleler 

Gerçekleşmemiş ve gerçekleşme olanağı ortadan kalkmış işler için kullanılırlar. Bu cümlelerde şartı öne süren birinci cümlecik “Past Perfect Tense” şarta cevap veren ikinci bölüm ise “Past Conditional” olmalıdır.
 
 
If you had given me money, I would have given you an apple.
Eğer bana para vermiş olsaydın, ben sana bir elma vermiş olacaktım. 
 
 
If you had known the truth, you wouldn’t have been angry.
Eğer gerçeğI bilmiş olsaydın, kızmış olmayacaktın. 
 
 
If she had seen the house, she wouldn’t have bought it.
Eğer evi görmüş olsaydı, onu satın almış olmayacaktı.
 

If he had gone by car, he wouldn’t have been late.
Eğer araba ile gitmiş olsaydı, geç kalmamış olacaktı.

 

10) Telling The Time / Part 1 / İngilizce Zamanı Söylemek - 1.Bölüm

Telling The Time / Part 1
İngilizce Zamanı Söylemek - 1.Bölüm

Telling The Time- What time is it? / İngilizce Zamanı Söylemek-Saat kaç? - 1.Bölüm 

Aşağıda, İngilizce'de saatin nasıl sorulduğunu ve nasıl cevap verildiğini görmektesiniz.

What time is it?

Saat kaç?  

It’s one o’clock.
Saat bir.  

It’s five o’clock.
Saat beş.   

Saat başları bu şekilde söylenir.   

Bire beş var demek istenirse;  
“Five to one” denir.  

It’s five to one.
Saat bire beş var.  

It’s ten to four.
Saat dörde on var. 

It’s five to six.
Saat altıya beş var.  

It’s twenty-five to three.
Saat üçe yirmibeş var.   

It’s ten to nine.
Saat dokuza on var.  

Biri beş geçiyor demek istenirse “Five past one” denir.  

It’s five past one.
Saat biri beş geçiyor.

It’s ten past three.
Saat üçü on geçiyor.

It’s twenty past five.
Saat beşi yirmi geçiyor.

It’s ten past four.
Saat dördü on geçiyor.

It’s twenty past two.
Saat ikiyi yirmi geçiyor. 

 

11) Telling The Time / Part 2 / İngilizce Zamanı Söylemek - 2.Bölüm

Telling The Time / Part 2
İngilizce Zamanı Söylemek - 2.Bölüm

Telling The Time- What time is it? / İngilizce Zamanı Söylemek-Saat kaç? - 2.Bölüm

Türkçe’de olduğu gibi İngilizce’de de onbeş dakika yerine “çeyrek” kelimesini kullanılır.

It’s quarter past one.
Saat biri çeyrek geçiyor. 

Ayrıca saati söylerken Türkçe’de olduğu gibi, 1.15 (bir onbeş) 2.30 (iki otuz) denilebilir. 

It’s one-fifteen.
Saat bir onbeş. 

It’s two-thirty.
Saat iki otuz.  

Genellikle tren, vapur veya uçakların kalkış ve varış saatlerini söylerken bu şekil kullanılır. 

I come on the nine-thirty train every morning.
Ben her sabah 9.30 treni ile gelirim.  

It gets to İstanbul at ten-thirty.
O, İstanbul’a 10.30’da varır.  

İngilizce’de öğleden önceki ve öğleden sonraki saatleri birbirinden ayırmak için şöyle bir kural vardır.

Öğleden önceki saatleri söylemek için saatten sonra A.M harfleri getirilir. 

“8.15 am” sabah 8.15 anlamına gelir. 

Öğleden sonraki saatleri söylemek için de, saatten sonra P.M harfleri getirilir.  

“8.15 pm” akşam 8.15 anlamına gelir.  

Saatin geri kaldığını söylemek için “slow” (yavaş) kelimesini kullanılır. 

My watch is five minutes slow.
Benim saatim beş dakika geri. 

Your watch is ten minutes slow.
Senin saatin on dakika geri.  

Saatin ileri gittiğini söylemek için de “fast” (hızlı) kelimesi kullanılır.  

My watch is two minutes fast.
Benim saatim iki dakika ileri.  

His watch is three minutes fast.
Onun saati üç dakika ileri.

 

12) Who (Relative Pronouns) / Part 1 / İngilizce İlgi Zamirleri - 1.Bölüm

Who (Relative Pronouns) / Part 1
İngilizce İlgi Zamirleri - 1.Bölüm

İngilizce'de “Pronoun” lar (zamirler) ismin yerine kullanılan kelimelerdir. 

Konuşurken bir insan, hayvan veya bir eşyanın ismini tekrar etmek yerine “o” kelimesi kullanılır. Kendimizden bahsederken “ben”, karşımızdaki şahıstan bahsederken “siz” denir. Bunlar genellikle şahıs adlarının yerini tuttukları için “Personal Pronouns” (şahıs zamirleri) olarak adlandırılırlar.

“Relative Pronouns” yani “ilgi zamirleri”de diğer zamirler gibi “nominative” (özne durumunda), “objective” (nesne durumunda) ve “possessive” (iyelik bildiren) olmak üzere üç durumda bulunurlar.  

 
  • Nominative’ ler “who” ve “which” ki o, anlamını taşırlar.
  • Objective’ ler “who” ve “which” ki onu, anlamını taşırlar.
  • Possessive’ ler “whose” ve “of which” ki onun, anlamını taşırlar.     

Relavite pronouns 

 

kişiler için

eşya ve hayvan için

nominative

who (ki o)

which (ki o)

objective

who (ki onu, ki ona)

which (ki onu, ki ona)

possessive

whose (ki onun)

of which
whose (ki onun)

 
Who

Türkçe bir cümle düşünün ve onu İngilizce’ye çevirin.   

Kız okula gitti.
The girl went to school. 
  

Bu cümlede özne olan "kız" kelimesini nitelemek için, bu isimden önce birçok sıfat getirilebilir. Bunlar yalın, sade sıfatlardır.   

The tall girl went to school.
Uzun boylu kız okula gitti.  

Bu yeterli olmayabilir. Bir yalın sıfat daha eklenirse;  

The tall and beautiful girl went to school.
Uzun boylu ve güzel kız okula gitti.   

Bu da yeterli olmayabilir. Böylece anlışılıyor ki, bu kızı tanıtabilmek için yalın sıfatları sıralamak yeterli olmayacak. Çünkü cümledeki kız, asıl cümlede anlatılan okula gitme işinden başka bir iş yapmıştır. İşte bu iş ancak bir sıfat cümleciği (adjective clause) tipinde bir yan cümlecikle anlatılabilir. ''Adjective clause'’ lar bir relative pronoun ile kurulur.  

Cümle, 

Köprüde yürüyen kız okula gitti.  

burada “ main clause” yani ana cümle,  

Kız okula gitti.
The girl went to school. 
 

Hangi kız?  

Köprüde yürüyen kız.
The girl who was walking on the bridge. 
  

The girl who was walking on the bridge went to school.
Köprüde yürüyen kız okula gitti.   

The girl went to school.                  (main clause)
Who was walking on the bridge.   (adjective clause)
  
 

En önemli kural: Her “adjective clause” kesinlikle nitelenecek isimden sonra gelecektir 

 

13) Who (Relative Pronouns) / Part 2 / İngilizce İlgi Zamirleri - 2.Bölüm

Who (Relative Pronouns) / Part 2
İngilizce İlgi Zamirleri - 2.Bölüm

“adjective clause” larla nitelenmiş isimler bir çeşit sıfat tamlamaları gibidir. Ancak sıfat tamlamalarında sıfat isimden önce geliyordu. Bunda ise sıfat cümleciği isimden sonra geliyor.   

Sıfat tamlaması   

Sıfat
İsim

The beautiful

girl

güzel
kız
 

 Sıfat cümleciği (adjective clause) ise isimden sonra geliyordu.

İsim
Sıfat cümleciği

The girl

who was walking on the bridge.
Kız
ki o, köprüde yürüyordu.

Doğru bir Türkçe ile “Köprüde yürüyen kız.”  

The girl who lives in Konya.
Konya’da yaşayan kız.   

The girl who loves me.
Beni seven kız.  

The boy who works in this shop.
Bu dükkanda çalışan çocuk.  

The man who sent the parcel.
Paketi gönderen adam.   

The woman who washed the dishes.
Tabakları yıkayan kadın.   

İşte bu sıfat cümlecikleri ve nitelenmiş isimler, birlikte sıfat tamlamaları olarak kabul edilmelidirler. Nasıl ki bir sıfat tamlaması cümlede her yerde kullanılırsa, bunları da cümle içinde istediğimiz yerde kullanılabilir. 

The beautiful girl is in Konya.
Güzel kız Konya’dadır.   

The girl who gave us a book is in Konya.
Bize bir kitap veren kız Konya’dadır.  

The beautiful girl will come here tomorrow.
Güzel kız yarın buraya gelecek. 

The girl who lives in Konya will come here tomorrow.
Konya’da yaşayan kız yarın buraya gelecek  

Did you see the girl?
Kızı gördün mü?   

 

14) Who (Relative Pronouns) / Part 3 / İngilizce İlgi Zamirleri - 3.Bölüm

Who (Relative Pronouns) / Part 3
İngilizce İlgi Zamirleri - 3.Bölüm

Which girl?
Hangi kız?  

The girl who broke the window.
Camı kıran kız. 

Did you see the girl who broke the window?
Camı kıran kızı gördün mü?  

Bu nitelenen isim asıl cümlede “subject” (özne) de olabilir, “direct object” (nesne) de olabilir. “indirect object” (dolaylı tümleç) de olabilir. Bir isim cümlenin neresinde olursa olsun bir “adjective clause” ile nitelenebilir. Yeter ki “adjective clause” nitelemek istenilen ismin hemen arkasından gelsin.  

I saw the girl who walking on the bridge.
Köprüde yürüyen kızı gördüm. 

Bu cümlede nitelenen isim cümlede (subject) öznedir.

I sent money to the girl who gave us a book.
Bize bir kitap veren kıza para gönderdim.  

Bu cümlede nitelenen isim ise bir dolaylı (indirect object) tümleçtir.  

They saw the doctor who visited us yesterday.
Onlar, bizi dün ziyaret eden doktoru gördüler.  

The man who wrote this poem is coming to tea.
Bu şiiri yazan adam, çaya geliyor.  

The lady who was here yesterday has gone to London.
Dün burada olan bayan Londra’ya gitti.  

Where is the man who took your photograph?
Sizin resminizi çeken adam nerededir? 

Can you remember the man who visited us last Sunday?
Geçen pazar bizi ziyaret eden adamı hatırlayabilir misiniz?  

Who is the boy who sits next to you?
Sizin yanınızda oturan çocuk kimdir? 

The man who wrote this book came to the school.
Bu kitabı yazan adam okula geldi. 

The gardener who digs our garden is a very good man.
Bizim bahçeyi kazan bahçıvan çok iyi bir adamdır.  

The man who visited us last Sunday is our friend.
Geçen pazar bizi ziyaret eden adam bizim arkadaşımızdır. 

The man who lives next door has just come.
Yandaki evde oturan adam tam şimdi geldi.  

Did you see the postman who delivers our letters everyday?
Hergün bizim mektupları getiren postacıyı gördün mü? 

What is the name of the student who won the first prise?
Birincilik ödülünü kazanan öğrencinin adı nedir? 

The children who play at the sea side don’t want to come back.
Deniz kıyısında oynayan çocuklar geri gelmek istemezler.

 

15) Which (Relative Pronouns) / İngilizce İlgi Zamirleri

Which (Relative Pronouns)
İngilizce İlgi Zamirleri

Which


"Which" ilgi zamiri, hayvanlar ve eşyalar için "who" yerine kullanılır.  

The girl who saw us works in our office.
Bizi gören kız bizim büroda çalışıyor.  

Cümlesindeki kız yerine bir filden bahsedilirse, “who” yerine “which” kullanılır.  

The elephant which saw us lives in the zoo.
Bizi gören fil hayvanat bahçesinde yaşıyor.  

The ducks which ate the apples slept under the tree.
Elmaları yiyen ördekler ağacın altında uyudular.  

The garden which is in front of the house has a tennis court.
Evin önündeki bahçede bir tenis kortu vardır.  

The car which stops in front of the school belongs to the director.
Okulun önünde duran araba müdüre aittir. 

Can you remember the number of the bus which was in front of the bank?
Bankanın önündeki otobüsün numarasını hatırlıyabilir misiniz? 
 
The book
which is on the table is mine.
Masanın üzerindeki kitap benimdir.  

The elephant which we saw on the road went to the zoo.
Yolda gördüğümüz fil hayvanat bahçesine gitti. Denilebilir.  

The elephant which I gave sugar was very big.
Şeker verdiğim fil çok büyüktü.  

The rabbit which we met in the forest was very pretty.
Ormanda rastladığımız tavşan çok sevimli idi.  

The book which you lent me is under the table.
Bana ödünç verdiğiniz kitap masanın altındadır.  

That is the book which I want.
Şu benim istediğim kitapdır.    

The music which the orchestra played last night was very good.
Orkestranın dün gece çaldığı müzik çok iyiydi.  

The noise which you hear comes from the street.
İşittiğiniz gürültü caddeden geliyor.  

Where is the knife with which I cut this apple?
Bu elmayı kestiğim bıçak nerededir?  

The eggs which I found in the hut were very big.
Kümeste bulduğum yumurtalar çok büyüktü.  

I saw a butterfly which you have never seen.
Sizin hayatınızda hiç görmediğiniz bir kelebek gördüm.

 

16) Whose (Relative Pronouns) / Part 1 / İngilizce İlgi Zamirleri - 1.Bölüm

Whose (Relative Pronouns) / Part 1
İngilizce İlgi Zamirleri - 1.Bölüm

“Whose” ki onun, demektir. Modern gramerde hem insanlar hem de hayvanlar için kullanılır.  

Ana cümlede bir “adjective clause” ile nitelemek istenilen isim, bu sıfat cümleciğinde bir iş yapıyorsa, bu isimden sonra kullanılan adjective clause” “who” ile başlamalıdır.  

The girl who gave me a book went to the cinema.
Bana kitap veren kız sinemaya gitti.  

Şimdi ise bir cümlede nitelemek istediğimiz bir isim, sıfat cümleciğinde bir iş yapmayacak, ona bir iş de yöneltilmeyecek, fakat o ismin sahip olduğu bir şeyden bahsedeceğiz.  

Örneğin, şapkası beyaz olan “whose hat is white”, babası yaşlı olan “whose father is old”, burnu uzun olan “whose nose is long”.  

The girl whose eyes are green will come tomorrow.
Gözleri yeşil olan kız yarın gelecek. (Yeşil gözlü kız)  

 The man whose son is a doctor will come to us tomorrow.
Oğlu doktor olan adam yarın bize gelecek.  

The student whose uncle is in America received a letter from his uncle.
Amcası Amerika’da olan öğrenci amcasından bir mektup aldı.  

I met the boy whose friend lives at Taksim yesterday.
Ben dün arkadaşı Taksim’de oturan çocuğa rastladım.  

The teacher whose students are very clever is very happy.
Öğrencileri akıllı olan öğretmen çok mutludur.  

Bu çeşit cümleler dört değişik şekilde kurulabilir:  

1- “Yeşil gözlü kız yarın gelecek.” cümlesini düşününüz. Birinci şekil yukarıda anlatılan şekildir.  

The girl whose eyes are green will come tomorrow.
Yeşil gözlü kız yarın gelecek.  

2- Nominative relative pronoun olan “who” ya “have” sahip olmak fiilini ekleyerek şöyle bir cümle yapılabilir.  

The girl who has green eyes will come tomorrow.
Yeşil gözlü kız yarın gelecek.   

3- With edatı kullanılabilir.  

The girl with green eyes will come tomorrow.
Yeşil gözlü kız yarın gelecek.  

4- Bu şekil için “adjective”lere (sıfatlar) ait eski bir bilgimizi hatırlayalım. Bir ismin sonuna “ed” eki getirilerek, o isimden bir sıfat elde edebiliriz.  

 

head
baş
headed
başlı
leg
bacak
 legged
bacaklı
door
kapı
doored
kapılı
hair
saç
haired
saçlı

Ancak bu sıfatları bir ismin doğuştan veya yapılıştan birlikte olduğu parça ve organlar için yapılabilir.  

Örneğin, “Sarı saçlı kız”, “Koca burunlu adam” denebilir de “Yeşil ayakkabılı çocuk” denemez.  

17) Whose (Relative Pronouns) / Part 2 / İngilizce İlgi Zamirleri - 2.Bölüm

Whose (Relative Pronouns) / Part 2
İngilizce İlgi Zamirleri - 2.Bölüm

Sıfat tamlamaları 

 

big headed boy
koca kafalı çocuk
long legged man
uzun bacaklı adam
five roomed house
beş odalı ev
two doored car
iki kapılı araba
long tailed cat
uzun kuyruklu kedi

 

The green eyed girl will come tomorrow.
Yeşil gözlü kız yarın gelecek.                       Şeklinde olur. 
 
Bu dört şekli başka bir örnekte uygulayalım.

1- The boy
whose hair is black has gone to London.
2- The boy who has black hair has gone to London.
3-The boy with black hair has gone to London.
4- The black haired boy has gone to London. 
  

Bu dört cümlenin de Türkçesi,  

Siyah saçlı çocuk Londra’ya gitti. …dir.   

Fakat “kırmızı ayakkabılı çocuk su içti.” cümlesini ancak üç şekilde yapılabilir.    

1- The boy whose shoes are red drank water.
2- The boy who has red shoes drank water.
3- The boy with red shoes drank water.
 

 

18) Whose (Relative Pronouns) / Part 3 / İngilizce İlgi Zamirleri - 3.Bölüm

Whose (Relative Pronouns) / Part 3
İngilizce İlgi Zamirleri - 3.Bölüm

Eşyalar için “whose” yerine “of which” kullanılır. 
 
My car of which the engine is broken is in the garage now.
Motoru bozuk olan arabam şimdi garajdadır.  

I have a book of which the cover is very beautiful.
Kapağı çok güzel olan bir kitabım var.   

The duck whose head is green is swimming in the river.
Yeşil başlı ördek nehirde yüzüyor.  

I like blue eyed girls.
Ben mavi gözlü kızlardan hoşlanırım.  

The elephant with the long tail ate the bananas.
Uzun kuyruklu fil muzları yedi.  

The girl who has a beautiful dress is my sister.
Güzel elbiseli kız benim kardeşimdir.   

The woman with the little child is going shopping.
Küçük çocuklu kadın alış verişe gidiyor.  

The nurse has come.
Hemşire geldi.  

Gibi bir cümle kurulduğu zaman, akla “Hangi hemşire?” Gibi bir soru geliyor. Bu durumda hemşire sözcüğünü bir sıfat cümleciği ile nitelenmesi gerekiyor.  

The nurse who looks after my mother has come.
Anneme bakan hemşire geldi.  

Burada altı çizilen sıfat cümleciği (adjective clause) zorunlu ve gereklidir. Bu cümlede sıfat cümleciğinin başına ve sonuna virgül konmaz ve bir nefeste okunur. Çünkü burada nitelenen isim, sıfat cümleciği olmadığı zaman bilinen bir kişi değildir.  

Halbuki örnek şöyle bir cümle olsaydı,

Shakespeare died in 1616.
Shakespeare 1616’da öldü.  

Bu cümlede “Shakespeare” isminin bir “adjective clause” ile nitelenmesi zorunlu değildir. Fakat daha fazla bilgi vermek için bir “adjective clause” getirilirse, bu “adjective clause” zorunlu değil, isteğe bağlıdır.  

Shakespeare, who wrote Hamlet, died in 1616.
Hamlet’i yazan Shakespeare 1616’da öldü.  

Bu durumdaki “adjective clause”lar yani sıfat cümlecikleri zorunlu değildirler ve daima virgül ile kullanılırlar.  

Eğer iki virgül arasındaki bu sıfat cümleciğini kaldırılırsa, ana cümlenin anlamında bir eksiklik olmaz.  

Paul Gauguin, whose paintings are world famous, was a Frenchman.
Tabloları dünyaca ünlü olan Paul Gauguin bir Fransız’dı.  

Eğer iki virgül arasında bulunan sıfat cümleciği çıkarılırsa, ana cümle,  

Paul Gauguin was a Frenchman.
Paul Gauguin bir Fransız’dı.  

Şeklini alır ve böylece anlatılmak istenen asıl anlamda bir eksiklik olmaz.

 

19) That (Relative Pronouns) / İngilizce İlgi Zamirleri

That (Relative Pronouns)
İngilizce İlgi Zamirleri

“That” de bir “relative pronoun”dur ve istendiği zaman “who” ve “which” yerine kullanılabilir.  

The girl who works here is my sister.
Burada çalışan kız benim kardeşimdir. Yerine,  

The girl that works here is my sister.
Burada çalışan kız benim kardeşimdir. Diyebiliriz.  

The man who you saw yesterday is my uncle.
Dün gördüğünüz adam benim amcamdır. Diyebiliriz.  

The elephant which I gave sugar was very big.
Benim şeker verdiğim fil çok büyüktü. Yerine,  

The elephant that I gave sugar was very big.
Benim şeker verdiğim fil çok büyüktü. Diyebiliriz.  

Ancak en üstünlük derecesi gösteren sözcüklerden sonra ve “only”, “all”, “any” sözcüklerinden sonra özellikle “that” kullanılır.  

He was one of the greatest painters that ever lived.
O, yaşamış olan en büyük ressamlardan biriydi.   

You are the only person that can help me.
Sen bana yardım edebilen tek insansın.  

Modern İngilizce’de “that” diğer “relative pronoun”lara nazaran daha sık kullanılmaktadır.

 

20) Active-Passive / Part 1 / İngilizcede Etken-Edilgen Cümleler - 1.Bölüm

Active-Passive / Part 1
İngilizcede Etken-Edilgen Cümleler - 1.Bölüm

İngilizce'deki “Active-passive” cümlelere Türkçe’de “etken ve edilgen” cümleler denir. 

Ali camı kırdı. (Etken cümle.)

Cam Ali tarafından kırıldı. (Edilgen cümle.)  

İngilizce'de “Active-Passive” konusunu öğrenmek için şu terimleri bilmek gerekir. 

Subject (Özne):

Cümlede işi yapan isimdir. Bazen isim yerine geçmiş olan zamir de olabilir.

Örneğin, Ahmet yerine “he”, Ayşe yerine “she” gibi. 

Direct object
(Nesne):


Bir cümlede kimi, neyi sorusuna cevap veren kelimedir. Genellikle isim olur. Bazen isim yerine geçen zamir veya isim gibi kullanılan “gerund” da olabilir. Writing (yazma), sleeping (uyuma), understanding (anlama) gibi.

Zamirlerin nominative hali:
 

I

Ben

You

Sen

He

O

She

O

It

O

We

Biz

You

Siz

They

Onlar
 

Zamirlerin özne gibi kullanılan halidir. Cümle içinde bir iş yapar haldedirler.

 
Zamirlerin objective hali:
 

Me

Beni

You

Seni

Him

Onu

Her

Onu

It

Onu

Us

Bizi

You

Sizi

Them

Onları


21) Active-Passive / Part 2 / İngilizcede Etken-Edilgen Cümleler - 2.Bölüm

Active-Passive / Part 2
İngilizcede Etken-Edilgen Cümleler - 2.Bölüm

To be fiilinin zaman değişmeleri:

 

to be

Infinitive (Mastar)

am / are / is

Simple Present Tense (Geniş zaman)

am being
are being
is being

Present Continuous Tense (Şimdiki zaman)

was / were

Simple Past Tense (Geçmiş zaman)

was being
were being

Past Continous Tense (Geçmişte devamlılık)

shall be
will be

Future Tense (Gelecek zaman)

have been
has been

The Present Perfect Tense (Sonsuz geçmişten şimdiye kadar olan zaman)

had been

Past Perfect Tense (Geçmişte belirli bir zamandan önceki zaman)


“active”
bir cümleyi yazıp cümledeki her kelimeyi teker teker tanıyınız.  

I write a letter everyday.
Ben hergün bir mektup yazarım.  

Özne: l
 
Fiil: write (geniş zaman)
 
Nesne: a letter  

Sıra ile beş kuralı uygulamanız gereklidir.

1- Active cümledeki nesne pasive cümleye özne gibi yazılır.
2- Active cümledeki fiilin zamanı ne ise “to be” fiilinin aynı zamanı yazılır.
3- Active cümledeki fiilin zamanı ne olursa olsun passive’de fiilin 3. şekli yazılır.
4- Active cümledeki özne “nominative”likten “objective”liğe çevrilir ve “by” edatı ile birlikte yazılır. 

 

I

by me

You

by you

He

by him

She

by her

It

by it

We

by us

You

by you

They

by them

5- Cümlenin sonunda bulunan zaman zarfı aynen alınır. 

Örnek ilk önce geniş zaman olsun. 

I write a letter every day.
Ben hergün bir mektup yazarım.  

1- Bu cümledeki nesne olan “a letter” kelimesi passive cümlenin başına yazılır.  

A letter______________________ 

2-Active cümledeki zamana uygun “to be” fiil alınır. Burada fiilimiz geniş zaman olduğu için “am, are, is”den a letter’a uygun olanı is’dir.  

A letter is______________________ 

3- Active cümlede fiil “write”dır. Bunun 3. şekli alınır.  

A letter is written ______________________ 

4- Active cümledeki özne “l” olduğundan “by me” olarak alınır.  

A letter is written by me ______________________ 

5- Cümlenin sonundaki zaman zarfı aynen alınır.  

 

22) Active-Passive / Part 3 / İngilizcede Etken-Edilgen Cümleler - 3.Bölüm

Active-Passive / Part 3
İngilizcede Etken-Edilgen Cümleler - 3.Bölüm

A letter is written by me everyday.
Benim tarafımdan hergün bir mektup yazılır.  

They paint their houses every year.
Onlar evlerini her yıl boyarlar.  

1- “Active” cümledeki nesne “their houses”dır. Bunu “passive” cümle özne gibi yazılır. 

Their houses ______________________ 

2-Active cümledeki zaman “The Simple Present Tense” olduğu için “to be” fiilinin “The Simple Present Tense”i olan “am, are, is”den “their houses”a uygun olan “are”dır.  

Their houses are______________________ 

3- Active cümledeki fiilin 3. şeki alınır. 

Their houses are painted ______________________

 
4- Active cümledeki öznenin “objective” şekli “by” edatı ile birlikte alınır.  

Their houses are painted by them ______________________ 

5-Active cümlenin sonundaki zaman zarfı aynen alınır.  

Their houses are painted by them every year.
Onların evleri onlar tarafından her yıl boyanır.  

“The Present Continuous Tense” cümlenin passive cümleye dönüşümü:  

I am writing a letter now.
Ben şimdi bir mektup yazıyorum.  

1- A letter ______________________

2- A letter is being _______________

3- A letter is being written _________

4- A letter is being written by me ____

5- A letter is being written by me now. 

23) Active-Passive / Part 4 / İngilizcede Etken-Edilgen Cümleler - 4.Bölüm

Active-Passive / Part 4
İngilizcede Etken-Edilgen Cümleler - 4.Bölüm

Şimdi benim tarafımdan bir mektup yazılıyor.  

“The Future Tense” bir cümlenin passive cümleye dönüşümü:

I will write a letter tomorrow.
Ben yarın bir mektup yazacağım.  

1- A letter ________________________

2- A letter will be ___________________

3- A letter will be written _____________

4- A letter will be written by me ________

5- A letter will be written by me tomorrow.

Yarın benim tarafımdan bir mektup yazılacak.  

“ The Simple Past Tense” bir cümlenin passive cümleye dönüşümü:  

I wrote a letter yesterday.
Ben dün bir mektup yazdım.  

1- A letter _______________________

2- A letter was ___________________

3- A letter was written _____________

4- A letter was written by me ________

5- A letter was written by me yesterday.


Dün benim tarafımdan bir mektup yazıldı.  

 

24) Active-Passive / Part 5 / İngilizcede Etken-Edilgen Cümleler - 5.Bölüm

Active-Passive / Part 5
İngilizcede Etken-Edilgen Cümleler - 5.Bölüm

“The The Present Perfect Tense” bir cümlenin passive cümleye dönüşümü:.  

I have written a letter.
Ben bir mektup yazdım. (Yazmış bulunuyorum.)  

1-A letter ___________________

2- A letter has been ___________

3- A letter has been written _____

4- A letter has been written by me.
Benim tarafımdan bir mektup yazıldı. (Yazılmış bulunuyor.)  

“ The Past Perfect Tense” bir cümlenin passive cümleye dönüşümü:  

I had written the letter before I went to London.
Londra’ya gitmeden önce mektubu yazmıştım.  

1- The letter ______________________________________

2- The letter had been ______________________________

3- The letter had been written ________________________

4- The letter had been written by me ___________________ 

5- The letter had been written by me before I went to London.
Londra’ya gitmeden önce mektup benim tarafımdan yazılmıştı.  

He carries the heavy box.
O, ağır kutuyu taşır.  

The heavy box is carried by him.
Ağır kutu onun tarafından taşınır.  

They will bring a glass of water.
Onlar bir bardak su getirecekler.  

A glass of water will be brought by them.
Bir bardak su onlar tarafından getirilecek. 

Bazı cümlelerde nesneden sonra bir sıfat veya onun yerine kullanılan bir “Present Participle” bulunur. Bu durumda sıfat veya “participle, passive”e çevrilen cümlede aynen kalır.  

Ali painted the door white.
Ali kapıyı beyaza boyadı.  

The door was painted white by Ali.
Kapı Ali tarafından beyaza boyandı.  

My father found the thief sleeping.
Babam hırsızı uyurken buldu.  

The thief was found sleeping by my father.
Hırsız babam tarafından uyurken bulundu.  

They saw the train coming.
Onlar trenin geldiğini gördüler.  

The train was seen coming by them.
Trenin gelişi onlar tarafından görüldü. 

 

25) Active-Passive / Part 7 / İngilizcede Etken-Edilgen Cümleler - 7.Bölüm

Active-Passive / Part 7
İngilizcede Etken-Edilgen Cümleler - 7.Bölüm

“Passive” cümleleri “negative” yapmak istenirse “to be” fiilinden sonra “not” ilave edilir.  

The thief was caught by the police.
Hırsız, polis tarafından yakalandı. (olumlu cümle)  

The thief was not cought by the police.
Hırsız, polis tarafından yakalanmadı. (olumsuz cümle)  

The book was not published.
Kitap yayınlanmadı.  

The garden was not watered.
Bahçe sulanmadı.  

Your letter has not been sent.
Mektubunuz gönderilmedi.  

The window hasn’t been broken by Ali.
Cam, Ali tarafından kırılmadı.    

NOT: Eğer isim cümlelerinden sonra fiilin üçüncüsü “past participle” olarak kullanılıyorsa, bu “passive” gibi tercüme edilmemelidir.  

“This book is written by my teacher.”  

Bu cümle “passive” zannedilerek Türkçe’ye çevrilmemelidir. Bu bir sıfat cümlesi şeklinde düşünülmelidir, ve anlamı

“Bu kitap benim öğretmenim tarafından yazılmıştır.” Olur.

Passive cümleleri soru yapmak istenirse, yardımcı fiili başa alınır.  

The thief was caught by the police. (Düz cümle)
Hırsız, polis tarafından yakalandı.  

Was the thief caught by the police? (Soru cümlesi)
Hırsız, polis tarafından yakalandı mı? 

Is the mail delivered on Sunday?
Pazar günü posta dağıtılır mı?  

Has my letter been sent?
Benim mektubum gönderildi mi?  

Have the new books been brought here?
Yeni kitaplar buraya getirildi mi?  

Passive cümleleri olumsuz soru yapacak olunursa,  

Wasn’t the thief caught by the police?
Hırsız, polis tarafından yakalanmadı mı?  

Wasn’t the window broken by Ali?
Cam , Ali tarafından kırılmadı mı?

Kaynak:  LimasolluNaci Öğretim Yayınları

 
Arama Butonu
 
 
Bugün 21 ziyaretçi (28 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol